4b81IG. Giriş Topluma hizmet uygulamaları; ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal imkanların toplum bazında eşit ve adalet çerçevesinde sağlanması, bilimsel ve teknoloji alandaki gelişmelerin toplum yararına sunulması, toplumun ve bireyin yaşamış olduğu çeşitli gelişim sorunlarına yönelik uygun hizmet programlarının oluşturulması ve düzenlenmesi alanında plan, proje, politika, strateji ve program geliştirmeye odaklanır Şeker, 2009.Topluma hizmet uygulamaları bağlamında, sosyal hizmet olarak; sosyal yardım, sosyal güvenlik aile ve çocuk refahı, adli yapılar, gençler, yaşlılar, özürlüler, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, toplum kalkınması, halk eğitimi alanları en temel sosyal hizmet alanlardır Şeker,2009, Topluma hizmet uygulamaları bunlarla beraber eğitim kurumlarında da bir sosyal sorumluluk dersi olarak faaliyetlerine devam etmektedir. Bu dersin içeriği olarak; toplum, topluma hizmet uygulamaları, sosyal sorumluluk kavramları, toplumsal ve kültürel değerler yönünden sosyal sorumluluk projeleri, güncel toplumsal sorunları belirleme ve bu sorunların çözümüne yönelik projeler hazırlama, sosyal sorumluluk projelerinde yer alma, panel, konferans, kongre, sempozyum gibi bilimsel etkinliklere katılma URL1 vb. konular yer almaktadır. Türk Eğitim Tarihinde Topluma Hizmet Uygulamaları Türk Eğitim Tarihinde topluma hizmet uygulamaları, Türkler ’in İslamiyet’i kabulünden önce başlayıp günümüze kadar süregelmiştir Şeker, 2009, Bu uygulamalar bazen vakıflar aracılığıyla bazen darüleytamlar aracılığıyla bazen de Cumhuriyet Dönemi eğitim kurumlarından olan Köy Enstitüleri gibi kurumlar aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda vakıf; maddi bir karşılık gözetmeksizin başka insanlara yardım amacıyla kurulan yapılardır. Bu oluşumlar toplum ve bireylerin sosyal ve ekonomik hayatları üzerinde büyük etki yapmışlardır. Vakıfların asırlarca etkili şekilde hizmet etmelerinin nedeni, insanın özünde var olan yardımlaşma unsurunun bu yapıların ana hizmet alanını oluşturmasındandır Cevger, 2019, Diğer yandan Türk Eğitim Sistemi’nde 1940-1954 yıllarında var olmuş Köy Enstitüleri başlı başına topluma hizmet uygulamalarının en üst düzeyde uygulama imkânı bulduğu kurumlar olmuştur. Bu noktada topluma hizmet uygulamalarının ana unsurlarından biri olan dezavantajlı diye nitelenen bireylere yönelik hizmet bağlamında kalkınma unsurları bakımından yeterli olmayan saha alanları olarak köyün ve köylünün birçok alanda hizmet edinmesinde Köy Enstitüleri etkin rol almışlardır. Bu noktada Köy Enstitülerinde; toplumsal dayanışmanın sergilendiği diğer manada topluma hizmet uygulamalarının somut örneklerinden biri bu eğitim kurumlarında var olmuş imece uygulamalarıdır. İmece geleneğiyle öğrenciler enstitülerdeki okul yapımı, lojman yapımı, eşyaların onarımı araç gereç tamirini ekip çalışmasıyla yapmışlardır Kılınç,2018, Topluma hizmet ruhu Köy Enstitüleri kanununda da mevcut olmuştur. Bu bağlamda köyde ikamet eden 19-50 yaş aralığındaki erkek bireyler bulundukları sahadaki okul inşası, bu okullara su, yol ve bahçe yapılması ve mevcut yapılardaki aksaklıkların giderilmesinde yılda en çok yirmi iş günü çalışmaya mecbur kılınmışlardır Kösterelioğlu ve Kılınç, 2018, Bunlarla beraber topluma hizmet uygulamaları dersi, Türk Eğitim Sistemi içerisinde; hizmet ederek öğrenme yaklaşımına dayalı bir ders olarak eğitim programlarda yer almaktadır Küçükoğlu ve Coşkun, 2012, Şekil 1 Hizmet Ederek Öğrenme Küçükoğlu ve Coşkun, 2012, Bu ders; uluslararası yardım kuruluşları, resmi ve özel okullar ve hastaneler, yetiştirme yurtları, müzeler, ören yerleri, kütüphaneler, gençlik ve kültür merkezleri, izcilik kulüpleri, aşevi, huzurevi, üniversiteler, kamu yararına çalışan vakıflar, cezaevleri ve çocuk ıslah evleri, sendikalar, sanayi, muhtarlıklar, okul-aile birliklerinde uygulana bilinir Küçükoğlu ve Coşkun, 2012, Topluma Hizmet Uygulama Örneklerinden Darüleytamlar Darüleytamlar, topluma hizmet uygulamaları noktasında en özgün kurumlar olarak eğitim, öğretim faaliyetlerini yürütmüşlerdir. Bu minvalde darüleytamlar; şehit çocukları ve muhtaç çocukları eğitip bir meslek edinmelerini sağlayarak bu çocukları topluma kazandırmak amacıyla açılan eğitim kurumlarıdır. Darüleytam ismi resmiyette 1914 yılı olsa da ifade edilen amaçlar doğrultusunda açılan eğitim kurumlarının genel adı olmuştur. Bu noktada; Islahhaneler, Darüşşafaka, Darülaceze, Darülhayr-i Âli, Darüleytam-ı Osmani gibi kurumlar açılmıştır Kılınç, Değirmenci, Kösterelioğlu ve Orbay, 2021. Darüleytamların Türk toplum yapısında ayrı bir yeri vardır. Bu durumun temelinde Türk toplumunun yardımlaşma geleneği, toplumun öksüz ve yetim çocuğa verdiği değer ile önem ve İslam dininin yardımlaşmaya ve yetim ile öksüze verdiği önem vardır. Diğer yandan darüleytamlar sosyal devlet olmanın da gereği olarak da faaliyet göstermişlerdir Müezzinoğlu,2012, Bu noktada bu kurumlar topluma şefkat yuvaları olarak hizmet etmişlerdir Kılınç,2020, Bu bağlamda darüleytamların kurulmasında, hiçbir din, dil, etnik yapı dikkate alınmadan müsaade edilmiştir. Bunlarla beraber gayrimüslim ve azınlık darüleytamları için bazı vakıf ve mülk arazileri de bu kurumlara kiralama karşılığında hizmete sunulmuştur. Ayrıca zaman zaman azınlık darüleytamları vergiden de muaf olmuştur. Diğer bir uygulama da alenen fuhuş yapan kadınlarda, ıslahları için ıslahhanelerde barındırılmıştır. Darüleytamlar eğitim şubeleri olarak; Ana sınıfları, İptidai Sınıfları, Sanayi ve Ziraat Sınıfları, Sanayihaneler ve Ameliyathaneler ismi ile teşkilatlandırılmıştı. Darüleytamlar, bu teşkilatlanmada üç farklı eğitim gruplarına ayrılmışlardır Bunlardan yedi yaşın altındakiler öğrenciler kız darüleytamlarının ana sınıflarında, yaşları 7-13 arasındakilere ilkokul müfredatı uygulanırken, 13 yaş üstü çocuklara ise sanat dersleri ağırlıklı program uygulanmıştır. Ana sınıflarında uygulanan eğitim uygulamaları da 4 yaş altı ve 4-6 yaş gurubu diye ikiye ayrılmıştır Kılınç, Değirmenci, Kösterelioğlu ve Orbay, 2021. Darüleytamlardaki bu eğitim felsefesi günümüz mesleki teknik eğitim felsefesiyle paralel yürütülmüştür. Darüleytamlarda verilen eğitim, yedi sene olarak düzenlenmiştir. İlk yıl; sayılar, okul çevresinde bulunan eşya ve bitkilerin üzerinde durulur. Yedi sene süresinde yazı, elifba, kıraat, hesap, resim, ilmi eşya, coğrafya vb. dersler verilirdi. Erkek şubelerinde, ilk sınıflarda basit aletlerle yapılan el ve tel işleri üzerine dersler verilirken ilerleyen yıllarda; marangozluk, oymacılık, kunduracılık, aşçılık, pastacılık, bahçıvanlık gibi dersler verilmekteydi. Kız şubelerinde ise dikiş, nakış, örgü, tezgâh işleri, çamaşırcılık, aşçılık, halı yapımı, tatlıcılık vb. dersler verilirdi Kılınç, Değirmenci, Kösterelioğlu ve Orbay, 2021. Eğitim müfredatlarında da görüldüğü gibi temel amaç zor durumda olan çocuklara belirli bir mesleğin gerektirdiği beceri ve uygulamalar ağırlıklı olmuştur. Mesleklerinde nitelikli hale gelebilmek için de çok sayıda darüleytam öğrencisi de yurt dışına gönderilmişlerdir Müezzinoğlu,2012, Bu doğrultuda darüleytamların kuruluş amaçlarında, özellikle ülkenin doğu illerindeki dezavantajlı çocukları koruma, temel düşünce olmuştur Kılınç, 2020, Savaşı yıllarında yetimhanelerdeki çocukların sayıları artınca İstanbul’daki yabancılara ait okul binaları, yurtları, manastırları ve iş yerleri darüleytamların faaliyetleri için kullanılarak topluma hizmet sunulmuştur. Bu dönemde kimsesiz kalan çocuklar darüleytamlarda kalmaya başlamış herhangi bir darüleytamda yer bulamayan çocuklar Müslüman ailelerin yanına verilerek hizmet sunulurken, savaşın uzaması, darüleytamların bu düzenini bozmuştur. Bundan dolayı darüleytamlar 2 Nisan 1917 de devlet himayesine alınmıştır Kılınç, Değirmenci, Kösterelioğlu ve Orbay, 2021. 1926 yılından itibaren darüleytamlar Şehir Yatı Okulu olarak eğitim öğretime devam etmişlerdir. Darüleytamlar isim olarak Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu 1983’ten sonra Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu olarak devam ettikten sonra günümüzde Türkiye Cumhuriyeti Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü olarak devam etmektedir. Kılınç, Değirmenci, Kösterelioğlu ve Orbay, 2021. Türkiye’de darüleytamlar bu şekilde faaliyetlerini sürdürürken topluma hizmet eden darüleytamlardan biri de Amasya Ünas Darüleytamı olmuştur. Bu eğitim kurumu toplumsal destek görmekle beraber devlet idarecileri tarafından da desteklenmiştir. Örneğin Amasya Darüleytamı’na Padişah V. Mehmed de 50 Osmanlı altını ihsanda bulunmuştur Kılınç, Değirmenci, Kösterelioğlu ve Orbay, 2021. Amasya Ünas Darüleytamı öğrencilerinin çoğunluğunu muhacir ve mülteci çocukları oluşturmuştur Kılınç, Değirmenci, Kösterelioğlu, Orbay. Amasya Ünas Darüleytam’ı öğrencilerinin şehit olan, Ermeni sevkiyatı esnasında, Balkan Harbi sırasında Ermeni vakasında hayatını kaybeden öğrenci babaları olmuştur. 13 yaşına gelmiş fakat okuma yazma bilmeyen öğrenciler mesleki eğitim alırken günün belli zamanlarında da ibtidai eğitimlerini tamamlamaya çalışmışlardır Kılınç, Değirmenci, Kösterelioğlu ve Orbay, 2021. Bu gibi kurumlarda kalan kişilere fırsatlar sunulduğunda; dezavantajlı öğrenciler seçkin bireyler olabilmektedir. Bu bağlamda bu seçkin bireylerden biri de Atatürk’ün ilk manevi kızı Zehra olmuştur.[1] Zehra Atatürk’ün manevi evladı olduktan sonra yurt içi ve yurt dışında en güzel eğitim imkanına kavuşmuş bir birey olmuştur. Diğer örnek bir kişi de darüleytamlarda yetişmiş bilim insanı Ordinaryüs Pr. Dr. Enver Ziya Karal’dır Şafak,2013, Buna benzer şekilde, topluma hizmet uygulamalarının da katkısıyla, dezavantajlı bir durumdan, toplumda örnek kişiler haline gelen bireylerin sayısı oldukça fazladır. SONUÇ Topluma hizmet uygulamaları hem hizmet edenin hem de hizmet edilenin mutlu olduğu, kişinin imkanlar ölçüsünde kendini bir noktada gerçekleştirmeye çalıştığı hizmet alanlarından biridir. Türkler ’de topluma hizmet düşüncesi ve uygulamaları Türkler ’in tarih sahnesine çıkış sürecinden itibaren var olmuştur. Türkler İslamiyet öncesi topluma hizmet uygulamalarını geleneksel düşünce bazında gerçekleştirirken İslam döneminde İslamiyet’in yardımlaşmaya verdiği önemle topluma hizmet, insan ve insanlık yararına taçlanmıştır. Bu bağlamda topluma hizmet uygulama alanları ve içerikleri dönem dönem değişse de temelde insana verilen değerden dolayı toplum hizmeti, toplumlarda hep var olmuştur. Bu hizmette esas, çalışmanın giriş kısmında da vurgulandığı gibi THU; ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal imkanların toplum bazında eşit ve adalet çerçevesinde sağlanması, bilimsel ve teknoloji alandaki gelişmelerin toplum yararına sunulması, toplumun ve bireyin yaşamış olduğu çeşitli gelişim sorunlarına yönelik uygun hizmet programlarının oluşturulmasından ibarettir. Türk toplumunda topluma hizmet uygulama sahalarından biri de yetim, öksüz ve kimsesiz olup muhtaç durumundaki kişileri himaye eden darüleytamlar olmuştur. Darüleytamlar kimsesiz ve muhtaç durumundaki çocukları topluma kazandırmak, okuryazar yapmak ve meslek sahibi bireyler haline getirme gayesiyle açılan eğitim kurumları olmuşlardır. Bu bağlamda bu kurumlar toplum tarafından şefkat yuvaları olarak adlandırmıştır. Darüleytamların Türk toplumunda iz bırakan kurumlar olmasının temelinde ise İslam dininin yetime verdiği önemle Türk toplum yapısındaki geleneksel çocuk sevgisi ve çocuğu koruma düşüncesi olmuştur. Bu hizmet alanı günümüzde Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde çeşitli uygulamalarla devam etmektedir. Bu hizmeti sunmak isteyen bireyler, bazen sevgi evleri etkinliği bazen görme ve işitme engelli bireylere sesli kitap okuma etkinliği olarak hizmet edebilmektedirler. Bunlarla beraber THU, Eğitim Fakültelerinde, hizmet ederek öğrenme alanı kapsamında ders olarak okutulmaktadır. Kaynakça Amasya Ünas Darüleytamına Ait Künye Defteri 1916-1917, Amasya İl Milli Eğitim Müdürlüğü Arşivi Cevger, G. 2019. Türk eğitim tarihinde vakıfların yeri ve önemi, Mustafa Kılınç, Songül Keçeci Kurt Ed., Türk Eğitim Tarihi içinde. Pegem Akademi. Müezzinoğlu, E. 2012, “ Savaşı Esnasında Yetim ve Öksüz Çocukların Himayesi ve Eğitimi Darüleytamlar”, History Studies İnternational Journal of History Volume 4/1, s. 146. Kılınç, M. 2018. Köy Enstitülerinde Mesleki Teknik Eğitim 1940-1950, Kriter Yayınevi, İstanbul. Kılınç, M., Değirmenci, R., Kösterelioğlu, İ., & Orbay, M. 2021. Kimsesizler sığınağı Amasya yetim kızlar yurdu. Ankara Pegem Akademi Yayıncılık. Kılınç, M. 2020, Türkiye’de Mesleki Teknik Eğitim Tarihi 1886-1986, Pegem Akademi, Ankara. Kösterelioğlu, İ. ve Kılınç, M. 2018. Köy enstitüleri’nde uygulanan eğitimin STEM bağlamında değerlendirilmesi, Adem İşcan Ed., Eğitim bilimlerinde örnek araştırmalar içinde, Ankara Nobel Akademik Yayın. Küçükoğlu, A. ve Coşkun, Z. S. 2012. Yeni bir çoklu pedagojik yaklaşım Topluma hizmet uygulamaları. Millî Eğitim Dergisi, 4294, 92-107 Şafak, N. 2013. Darüleytamda çocuk olmak On çocuk on portre. FSM İlmî Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, 2, 261-283. Şeker, A. 2009. Topluma hizmet uygulamaları. Ankara Nobel Akademik Yayın. URL1 Erişim [1] Amasya Ünas Darüleytamı’nda kalmıştır Amasya Ünas Darüleytamına Ait Künye Defteri, 1916-1917. Mustafa KILINÇ1 Dr. Öğr. Üyesi, Amasya Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Amasya/Türkiye 0000-0001-8436-2874 Email
Örnek aldığınız bir kişinin sporcu, sanatçı, yazar, bilim insanı, gazeteci… hayatını araştırınız. Ben bir şairi örnek alırım. Tabi yükümlülüklerimi tam anlamıyla yerine getiremem. Onun gibi olabilmem imkansız. Ancak hiç değilse safım belli olsun. Belki o kişiye beslediğim muhabbetten dolayı doğruya giderim. Necip Fazıl Kısakürek. Ne güzel bir kişilik ki o hayatını insanlığın yoluna adamış. Daima güzel işlerde bulunmuş. Hem geçmişte hem bugün, hem de gelecekte yeniliğini koruyacak sanat eseri şiirleri de cabası. Ölümü bir ders. Yaşayışı bir ders. Her anın da doğru yolda olabilmeyi arzulamış ve insanlığa hizmet yolunda çalımalar yapmış. Kendi için değil kutlu davası için yaşayış sürdürmüş. Geçmiş yaşantısı karanlık diyip kötüleyenler olabilir. Ancak günahına tövbe edenin hiç günah işlememiş gibi temiz olduğu düşüncesi beni onun geçmişinde ki karanlığa götürmüyor bile. Hem hepimizin hatası yok mu? Neden topluma mal olmuş, faydası dokunmuş bu kişiyi önemsemeyelim. Necip Fazıl Kısakürek’in Hayatı Ahmet Necip Fazıl Kısakürek, 26 Mayıs 1904 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Eğitim hayatını Fransız Frerler Mektebi’nde, Amerikan Koleji’nde, Emin Efendi Mahalle Mektebi’nde, Rehber-i İttihat Mektebi, Büyük Reşit Paşa Mektebi, Aydınlı Köyü’nün ilk mektebinde ve Heybeliada Numune Mektebi’nde tamamladı. Adından 1916 yılında günümüzdeki Deniz Harp Okulu olan Mekteb-i Fünûn-ı Bahriye-i Şâhâne’de eğitim gören Kısakürek, beş yıl boyunca bu okulda öğrenim gördü ve okulda Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Akseki gibi Hamdullah Suphi Tanrıöver gibi tanınmış isimler görev alıyordu. Türk şiir ve düşünce hayatında birbirlerine zıt olan Necip Fazıl Kısakürek ve Nazım Hikmet Ran, aynı okulda okumuşlardır. Necip Fazıl Kısakürek, Bahriye Mektebi’nde öğrenim gördüğü sırada şiir ile ilgilenmeye başladı ve “Nihal” adında haftalık bir dergi çıkarmaya başladı. Okuduğu okulda İngilizce öğrendi ve “Lord Byron, Oscar Wilde, Shakespeare” gibi yazarların eserlerini orjinal dilde okudu. Ahmet Necip olan adının “Necip Fazıl” olması da bu okulda gerçekleşmiştir. 1934 yılı, Necip Fazıl Kısakürek için bir dönüm noktasıdır. 1934 yılında bir Nakşi şeyhi olan Abdülhakim Arvasi ile tanışan Kısakürek, Abdülhakim Arvasi ile yaptığı sohbetleri sayesinde ciddi bir fikir ve zihniyet dönüşümü yaşadı ve bu tanışmayı kendisine milat olarak kabul etti. Bu tanışmanın ardından Necip Fazıl Kısakürek’in şiirlerinde tasavvufi düşüncenin izlerine rastlandı. Aynı zamanda bu tanışmayla birlikte yeni düşünce sisteminin ilk önemli eseri olan “Tohum” adlı tiyatro oyununu yazdı. 1936’da bir kültür–sanat dergisi olan “Ağaç Mecmuası”nı yayınlamaya başlayan Kısakürek, başarı yakaladı ve dergi Ankara’dan sonra İstanbul’da da çıkarılmaya başlandı. Dergiye Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı gibi önemli edebiyatçılar katkı sağladı. Bir kısmı İş Bankası tarafından finanse edilen dergi, 16 sayı sürdü. 1937 yılında tamamladığı “Bir Adam Yaratmak” adlı piyesi ilk defa 1937-38 tiyatro sezonunda, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Muhsin Ertuğrul tarafından sahneye kondu ve büyük ilgi yarattı. Hayatı boyunca birçok esere imza atan Necip Fazıl Kısakürek, 25 Mayıs 1983 tarihinde 78 yaşındayken İstanbul’da hayatını kaybetti.
Sorular Eğitim bilim alanında topluma örnek olmuş bir kişinin çocukluğu çoook önemli ödev! CEVAPLA CEVAPLAR Hızlı Zelalari yani adı ne? Eınstein verilebilir Aynştayn Hayatı Çocukluğu Buluşları Einstein 1879 yılında Güney Almanya ’nın Ulm kentinde dünyaya geldi. Babası küçük bir elektrokimya fabrikasının sahibi; annesi ise, klasik müziğe meraklı, eğitimli bir ev hanımıydı. Konuşmaya geç başlaması ve içine kapanık bir çocuk olması, ailesini tedirginliğe düşürmüşse de, sonraki yıllarda bu korkularının gereksizliği anlaşılacaktı. Giderek meraklı, hayal gücü zengin bir çocuk olarak büyüyordu. Einstein 14 Yaşında, 1893 Okulu hiçbir zaman sevemedi. Gerçekten de, genç Einstein’ın ileride ortaya çıkacak dehasının temelleri, kendisinin de sonradan belirttiği gibi, okulda değil başka yerlerde atılmıştı “Çocukluğumda yaşadığım iki önemli olayı unutamam. Biri, beş yaşında iken amcamın armağanı pusulada bulduğum gizem; diğeri on iki yaşındayken tanıştığım Öklid bu geometrinin büyüsüne kapılmayan bir kimsenin, ileride kuramsal bilimde parlak bir atılım yapabileceği hiç beklenmemelidir!” Lise öğrenimini 1894′te İsviçre’de tamamladı ve 1896′da Zürih Politeknik Enstitüsü’ne ETH girdi. Einstein, Sırp asıllı Mileva Maric adlı bir fizik öğrencisi ile evlendi. Mileva, Einstein’nın 1905′te çıkardığı araştırmanın matematik hesaplarında yardımcı olmuştur. 1955′te hayata gözlerini yumana kadar bilim dünyasına çok şey kattı. 1916′da yayımladığı “Genel Görelilik Kuramı“, 1921′de “fotoelektrik etki ve kuramsal fizik” alanında çalışmalarıyla aldığı Nobel Fizik Ödülü, dahinin en önemli başarılarından sadece ikisi ya bilinmeyen dünyası… Bern’de federal patent dairesinde görev aldı. Bu görevden arta kalan zamanlarda çağdaş fizikte ortaya atılmaya başlanan problemler üzerinde düşünme fırsatı buldu. Önce atomun yapısı ve Max Planck’ın kuantum teorisi ile ilgilendi. Brown hareketine ihtimaller hesabını uygulayarak bunun teorisini kurdu vedeğerini hesaplayarak teorisini test etti. Kuantum teorisinin önemini ilk anlayan fizikçilerden birisi oldu ve bunu ışıma enerj Avogadro sayısının isine uyguladı. Bu da onun, ışık tanecikleri veya fotonlar hipotezini kurmasını ve fotoelektrik olayını açıklayabilmesini sağladı. 1905 yılında “Annalen der Physik” dergisinde bu çalışmalarını açıklayan iki yazısından başka, üçüncü bir yazısı daha çıktı ve bu yazıda görecelik teorisinin temelini attı. Teorileri sert tartışmalara yol açtı. 1909′da Zürih Üniversitesi’nde öğretim görevlisi oldu. Prag’da bir yıl kaldıktan sonra, Zürih Politeknik Enstitüsü’nde profesör oldu. 1913′de Berlin Kaiser-Wilhelm Enstitüsü’nde ders verdi ve Prusya Bilimler akademisine üye seçildi. Bir bilim adamı olarak 1. Dünya Savaşı’nda tarafsız kaldı. İlk eşinden Hans ve Eduard isminde iki erkek çocuk sahibi olan bilim adamını 1914 yılında eşi terk etti. 1. Dünya Savaşı nedeniyle yiyecek kıtlığı sırasında mide ağrıları çeken bilim adamına kuzeni Elsa bakmış ve ikinci defa kuzeni Elsa ile evlenmiştir. Einstein Viyana’da ders verirken.1921 Birçok özlü inceleme yazısı yayımladı ve bunlarda teorilerini geliştirdi. 1921′de Nobel Fizik Ödülü’nü kazandı. Yabancı ülkelere birçok gezi yapmakla birlikte 1933′e kadar Berlin’de yaşadı. Almanya’da yönetime gelen Nasyonal Sosyalist Nazi rejimin ırkçı tutumu dolayısıyla, pek çok Musevi asıllı bilim adamı gibi o da Almanya’dan ayrıldı. Einstein, İsrail’li diplomat ve politikacı Abba Eban’la birlikte. Paris’te College de France’ta ders verdi; burdan Belçika’ya oradan da İngiltere’ye geçti. Son olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek Princeton Üniversitesi kampüsünde etkinlik gösteren Institute for Advanced Study’de İleri Araştırma Enstitüsü profesör oldu. 1940 yılında Amerikan yurttaşlığına geçti. Küçük oğlu Eduard akıl hastalığı nedeni ile Zürih yakınlarında bir bakım evinde hayatını geçirmiş; büyük oğlu Hans, babası ve annesinin karşılaştığı Zürih Polytecnic’te mühendislik okumuş ve daha sonra University of California, Berkley’de profesörlük yapmıştır. 1955′de Princeton’da ölmüştür; oğlu Hans yanında bulunmuştur. Üvey kızı Margot Einstein, bilim adamının kişisel mektuplarını özenle herkesten saklamış ve kendisinin ölümunden 20 yıl sonra daha saklı kalmasını vasiyet etmisti. Günümüzde Princeton Üniversitesi tarafından basılan bu mektuplar bilim adamının gizli kalmış özel yaşamı hakkında ilginç bilgiler sunmaktaydı. Aynştaynın Buluşları Buluşları Einstein’ın gazetecilere dil çıkarması Einstein’ın fizik alanındaki çalışmaları modern bilimi büyük ölçüde etkiledi. Bu teori üç bölüme ayrılır 1. Newton mekaniğinin uygulanabildiği alanı kısıtlayan ve kütle ile enerjinin eşdeğerli olduğunu öne süren Özel Görelilik 1905; 2. Eğrisel ve sonlu olarak düşünülen dört boyutlu bir evrene ait çekim teorisini veren Genel Görelilik 1916; 3. Elektro-manyetizma ve yerçekimini aynı alanda birleştiren daha geniş kapsamlı teori denemeleri. Eğitim kategorisindeki diğer sorular
45 yaşındaki Vedat Çalışkan’ın organlarının 8 kişiye hayat olmasının ardından organ bağışı konusu yeniden gündeme geldi. Organ bağışının sevindirici olduğunu ve bunu topluma örnek olacak görevli bir imam tarafından yapılmasının ise ayrı bir sevinç olduğunu ifade eden Kastamonu Devlet Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Hasan Serdar Bozkurt, “Tüm dünyada ve Türkiye'de organ nakli bekleyen çok sayıda hasta var. Bu sayı da her gün gitgide artmaktadır. Vedat Çalışkan’ın organlarının din görevlisi kardeşi tarafından bağışlanması topluma güzel bir mesaj oldu. İnşallah bunun devamı gelir” diye konuştu. Ülkemizde aile yapısının güçlü olması ve birbirlerine bağlı olunması nedeniyle bugüne kadar nakillerin büyük bir çoğunluğunun aile içinden canlı vericilerden sağlandığını hatırlatan Başhekim Bozkurt, “Ama ideal olanı kadavradan veya tıbben beyin ölümü gerçekleşmiş hastalardan olan nakillerdir” dedi. Organ bağışı yapmanın sakıncalı olmadığı konusunda halkın bilinçlenmesi gerektiğini söyleyen Bozkurt, “Biz de burada hastanemizde yaklaşık 1 hafta öncesinde ateşli silah yaralanması sebebiyle yoğun bakımımızda takibimizde olan hastamızın tıbben beyin ölümünün gerçekleştiğine arkadaşlarımız kanaat getirdikten sonra hasta yakınlarıyla diyaloga geçildi. Hasta yakınlarının da duyarlılığı sebebiyle vefat eden hastamız Vedat Çalışkan’ın bütün organlarını bağışlamak istediklerini belirtti. Hastamızın, kalp, akciğer, karaciğer ve iki böbreği Ankara’dan gelen bir ekip tarafından nakil edilmek üzere ihtiyacı olan hastalara transportu sağlandı” diye konuştu. “BİR KİŞİ 8 KİŞİYE HAYAT OLDU” Vefat eden hastanın organlarının birçok hastaya umut ışığı olduğunu da ifade eden Bozkurt, şunları kaydetti “Burada üzüntümüz bir hastamızın hayatını kaybediyor olması. Ancak diğer taraftan baktığımızda bir kişi 8 kişiye hayat oldu. Onların hayata yeniden tutulmasına vesile oldu. Başımıza böyle bir olay gelmeden, ihtiyacımız olmadan hep hasta olduğumuzda böyle bir bağışın önemini fark ediyoruz ama bir gün organ nakli bize de gerekebilir. Hepimize gerekebilir. Hasta olmadan organ bağışı konusunda hepimiz çok duyarlı olmamız gerekiyor. Bu konuda da bilinçli olmalıyız. Organ bağışı hayat kurtarır.” “ORGAN BAĞIŞLAMAK CAİZDİR” Beyin ölümü gerçekleşen Vedat Çalışkan’ın organları din görevlisi kardeşi, organ bağışlamak caizdir’ diyerek 8 hastaya nakledilmişti. 45 yaşındaki Vedat Çalışkan’ın, bir hafta önce ateşli silah yaralanması sonucu 112 Acil Sağlık ekiplerince Kastamonu Devlet Hastanesine kaldırılarak yoğun bakımda tedavisine başlandı. Burada yapılan tüm müdahalelere rağmen beyin ölümü gerçekleşen Vedat Çalışkan’ın yakınları organları bağışlama kararı aldı. Bunun üzerine Ankara’dan gelen ekiplerce, operasyonla alınan Çalışkan’ın kalbi, karaciğeri, iki böbreği, akciğeri ve korneaları Sağlık Bakanlığına ait ambulans uçak ve helikopterle Ankara ve İstanbul’daki çeşitli hastanelerde nakil bekleyen 8 hastaya ulaştırıldı. Tosya’da İlçe Halk Kütüphanesinde görev yapan Vedat Çalışkan’ın kardeşi İsmail Çalışkan, abisinin vefat ettiğini belirterek, “Bizim acımızın tarifi yok. Hayata tutunma adına bizler çok çaresizlikler yaşadık. Bizim çaresizliğimiz, başkalarının çaresizliğine hayat ışığı olsun istedik. Ailece bir karar aldık ve abimin organlarını bağışlamak istedik. Başkalarına hayat vesilesi olsun istedik. En azından bu vesileyle abimin organlarının başka insanlarda yaşadığını düşünmek yanan kalbimizi bir nebze olsun serinletir diye düşündük. Hem de o insanların hayır duasını alırız düşüncesiyle ailecek böyle bir karar aldık” dedi. Ankara’da din görevlisi olarak görev yaptığını belirten kardeşi Serdar Şenovalı ise, “Bu dünyada herkes bir derman arıyor. Derdin dermanını veren Rabbim de birilerini vesile kılıyor. Onun için belki de bizim abimiz, bizim canparemiz birilerine vesile olup onların dermanı oldu” şeklinde konuştu. Haber Merkezi Güncelleme Tarihi 01 Haziran 2019, 1017
topluma örnek bir kişinin hayatı